
Teknoloji Çağında Sürdürülebilir Tüketim Mümkün mü?
Teknoloji, günümüz dünyasının ayrılmaz bir parçası. Çünkü artık pek çok gelişim ve değişimin temeli, teknolojiye dayanıyor. İletişim, ulaşım, üretim gibi pek çok alanın dönüşümü, teknolojik gelişmelere bağlı. Ancak teknoloji, kimilerine göre dünyanın geleceği için bir fırsat, kimisi için de büyük bir tehdit. Çünkü teknolojinin getirdiği yenilikler, daha fazla seçeneğe erişmemizi sağlayan bir kapı. Bu kapıdan içeriği girdiğimizde de bitmeyen bir tüketim döngüsü bizi bekliyor. Peki, bu döngüden çıkıp sürdürülebilir bir tüketim anlayışı benimsemek mümkün mü?
Şimdi, bu sorunun ışığında dünyanın geleceği için iki önemli başrolü, sürdürülebilirlik ve teknolojiyi buluşturma zamanı.
Değişen Teknoloji mi, Tüketiciler mi?: Teknolojinin Tüketici Davranışlarına Etkisi
Günümüzde teknoloji, hızla gelişmeye devam ediyor. Bu gelişim sayesinde her gün yeni bir teknoloji, hayatlarımızın bir parçası haline geliyor. Teknolojik gelişmelerin hayatlarımıza daha pratik çözümler ve hız sunduğu ise bir gerçek. Ancak teknolojinin pratik ve dinamik yapısının hayatımıza etkisi, sadece bununla sınırlı değil. Çünkü bu gelişmeler, tüketim davranışlarımızı da etkiliyor.
Örneğin teknoloji ile değişen alışveriş alışkanlığını düşünelim. İnternetten alışveriş, hayatımıza girmeden önce ihtiyacımız olan ürünleri almak için marketlere ve mağazalara gidiyorduk. Şimdi ise evden çıkmadan ürünleri, tek tıkla isteyebiliyoruz. “Bu aslında gayet iyi bir değişiklik” diye düşünebilirsin haklı olarak. Ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Hayatımıza hız ve kolaylık getiren internet alışverişi, aynı zamanda ihtiyacımızdan fazlasını tüketmeye de sebep olabiliyor.
Teknolojinin gelişmesi, sadece hayatlarımıza değil, tüketime de hız katıyor. Bu hızlı dünyada ise daha bireysel düşünen ve anlık tepkilerle hareket eden tüketicilere dönüşmemiz ise kaçınılmaz. Hızlı tüketimin varacağı noktada ise bizi pek de mutlu bir son beklediğini söylemek mümkün değil. Çünkü sadece ürünleri değil, bu ürünlerin üretilmesinde, taşınmasında ve kullanımında gerekli olan doğal kaynakları da hızla tüketiyoruz. Peki bu tehlikeli gidişatın önüne geçmek için ne yapabiliriz? Doğal kaynakları daha verimli bir şekilde kullanmak için Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden biri olan sürdürülebilir tüketim ve üretim anlayışını hayatımızın her alanında benimseyerek başlayabiliriz.
Bilinçli Tüketici Olmak: Sürdürülebilir Tüketim Nasıl Olur?
1994 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Oslo Sempozyumu’nda ortaya çıkan sürdürülebilir tüketim kavramı, temel ihtiyaçlara yanıt veren ve daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayan, yaşam döngüsü boyunca doğal kaynakların tüketimi ve toksik maddelerin kullanımının yanı sıra atık ve çevreyi kirletici emisyonları en aza indiren hizmetlerin ve ürünlerin kullanımını ifade ediyor. Yani sürdürülebilir tüketimin temelinde anlık ve bireysel bir yaklaşımdan öte doğal kaynaklardan ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarından taviz vermeden ihtiyaçların karşılanması düşüncesi yatıyor. Bu nedenle yarınlar adına bir adım atmak için sürdürülebilir tüketim, kritik bir role sahip diyebiliriz.
Sürdürülebilir tüketim kavramı, aslında artan nüfusla beraber daha da önem kazandı. Çünkü gezegenin kaynakları tükenirken nüfus artmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik açıkladığı verilere göre küresel nüfus 2050 yılına kadar 9,8 milyara ulaşırsa mevcut yaşam tarzımızı sürdürebilmemiz için üç gezegenin doğal kaynaklarına eşdeğer miktarda kaynağa ihtiyaç duyacağız. Oysa ki elimizde sadece tek bir yaşanabilir gezegen var ve bu gezegenin geleceği bize bağlı.
Peki, sadece tüketim alışkanlıklarını değiştirmek yeterli mi? Tüketimin, ekonomik faaliyetler ve üretimin dönüşümünde büyük etki yaratabileceğini bir örnekle açıklayalım. Döngüsel ekonomiye geçişin bir basamağı, ürün tasarımlarında sürdürülebilir yaklaşımların benimsenmesidir. Daha uzun ömürlü ve geri dönüştürülebilir ürünler tasarlanarak atık oluşumu azaltılabilir. Tabii ki bu ürünlerin daha çok üretilmesi için de tüketici talebinin artması oldukça önemli. Bu nedenle tüketim alışkanlıkları, kontrol edilen ve değişimlere adapte olan davranışlar bütününden öte her alanı dönüştürücü bir etkiye sahip diyebiliriz.
Sürdürülebilir Tüketim İle Teknolojiyi Dönüştürmek
Tüketim alışkanlıklarında yaşanan değişim, her alanı etkilediği gibi teknolojiyi de dönüştürebilir. Bu nedenle “Teknoloji çağında sürdürülebilir tüketim mümkün mü?” sorusuna, aslında “Sürdürülebilir tüketim sayesinde teknolojide dönüşüm mümkün.” olarak cevap verebiliriz.
Sürdürülebilir tüketimin artması ile farklı alanlarda daha çevre dostu teknolojilerin yaygınlaşmasını da sağlayabilir. Enerji tüketiminde fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji tercih edildiği noktada daha farklı tasarımlarda ve herkesin ihtiyacını karşılayabilecek güneş enerji panellerinin üretilmesi, tüketimin üretim üzerindeki etkisine güzel bir örnek.
Ancak günümüzde sürdürülebilir ürünler, hizmetler ve uygulamalar ile karşılaşsak da bunun hala niş bir pazar olduğunu söyleyebiliriz. Oysa ki bu durum, belirli ihtiyaçları karşılayan bir yaklaşımdan öte dünyanın geleceği için atmamız gereken bir adım. Yapılan araştırmaya göre ilkim krizinin başrolü olan sera gazı emisyonlarının %40’ı seyahat, ısınma gibi bireylerin kişisel ihtiyaçlarına yönelik kararlarından kaynaklı. Bu nedenle teknolojiyi, üretimi dönüştürmek ve dünyanın geleceğini değiştirmek istiyorsak bireysel kararların, büyük değişimler meydana getirdiğini unutmamalıyız.
Sen de dünyanın geleceği için kalıcı çözümler arıyorsan “Yeteri Kadar En Doğru Karar” diyerek israfa karşı başlattığımız hareketin bir parçası olabilir ve sürdürülebilir tüketimi hayatına entegre edebilirsin.