Tüketim toplumunun artan kaynak kullanımı, su ve enerji kıtlıkları gibi büyük tehlikeleri beraberinde getiriyor. 'Yeteri Kadar, En Doğru Karar' diyerek, sürdürülebilir bir geleceğe adım atmanın zamanıdır.

Sonsuz ve Sınırsız Tüketim Arzusu Nelerin Sonunu Getiriyor, Hangi Kaynakları Tüketiyor?

Zaman hızla geçiyor, teknoloji gelişiyor ve neredeyse her gün yeniden tüketeceğimiz yeni ürünler veya hizmetler ile karşılaşıyoruz. “Tüketim Toplumu” kitabının yazarı Jean Baudrillard’ın da dediği gibi insanlar, artık başka insanlar tarafından değil, nesneler tarafından kuşatılmış durumda. Durum böyle olunca da tüketmek, hatta ihtiyaçtan fazlasını tüketmek, artık günümüzde sıkça karşılaşılan bir alışkanlık diyebiliriz. 


Peki, tükettiğimiz her şey gerçekten sonsuz mu? Aslında hayır. Sadece anı düşünerek attığımız adımlar, aynı zamanda geleceğimiz için yaptığımız bir seçim anlamına da geliyor. Bu nedenle yarınlar adına şimdi, dönüp günümüz yaşam koşullarında şekillenen tüketim alışkanlıklarımızı ve tükenen kaynakları gözden geçirme vakti. 


Modern Tüketim Kültürü ve Arzunun Sınırsızlığı


Tüketmek, aslında ilk çağlardan beri insanın yaptığı bir eylem. Ağaçtaki meyvelerden tutun da ihtiyaç duyulan bir eşyayı ya da gıdayı üretip tüketmek, insanlığın gelişmesindeki temel adımlar arasında. Ancak özellikle kentleşme ile beraber tüketimin sınırları, geleceğimizi tehdit eden boyutlara ulaşmış durumda. Çünkü tüketim davranışımızı artık ihtiyaçlarımızdan daha çok arzularımız yönlendiriyor. 


Örneğin bir yemeği, sadece aç olduğumuz için değil, “Ben bu restorana gittim.” diyebilmek için yiyebiliyor ve tüketemeyeceğimizi bile bile daha fazla miktarda gıda ürünü satın alıyoruz. Ayrıca sadece gıda tüketiminde de değil, enerji ve su tüketiminde de benzer bir bakış söz konusu. “Ne de olsa faturamı ödüyorum” diyerek evimizde musluklardan suyu boşa harcayabiliyor ve bahçemizi sularken gerekenden fazla miktarda su kullanabiliyoruz. Benzer bir bakışla, enerji tüketiminde de aşırıya kaçabiliyoruz. Kısacası gıda, su ve enerji tüketirken her ne kadar haneler, bireysel alanlarımızın içinde yer alsa da tükettiğimiz kaynakların yalnızca bize ait olmadığını ve bir gün bitebileceğini unutabiliyoruz. 


Tabii ki bireysel taleplerin yanı sıra bir kentin enerji ve su gibi temel ihtiyaçlarını da karşılamak, yoğun tüketimin ve özellikle doğal kaynaklara olan talebin artmasındaki en büyük sebep. Çünkü bir kentin kurulması için her şeyden önce enerji ve suya ihtiyaç var. Peki, bu enerji ve su nereden geliyor? Tabii ki petrol, kömür, gaz gibi yenilenemeyen enerji ve tatlı su kaynaklarından. 


Kaynakların Sınırlı Doğası


Günümüz şartlarında hem su hem de enerji için kullandığımız kaynaklar, aslında tükenebilir bir yapıya sahip. Üstelik bu tükenme için zamanımız oldukça kısıtlı. Kısacası geleceğimiz için gerçeklerle yüzleşmenin zamanı.

WWF (World Wide Fund For Nature – Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından hazırlanan Türkiye’nin Su Ayak İzi Raporu’nda da belirtildiği gibi Türkiye, maalesef su zengini bir ülke değil. Artan nüfus, gelişen sanayi ve hızla büyüyen kentleriyle Türkiye’nin 2030 yılında su sıkıntısı çeken bir ülke olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca raporda dikkat çeken bir diğer veri de üretim ve tüketimde yeşil su ayak izinin yani yağmur suyuna karşılık gelen su miktarının en büyük paya sahip olduğu. Buna göre su kaynaklarının verimliliği, yağışlara ve buna bağlı olarak iklim krizi ile doğrudan bağlantılı diyebiliriz. 


O halde şimdi, iklim krizinin başrolü olan enerji üretimine bakmakta fayda var. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre dünya çapında elektrik üretiminde en çok kullanılan kaynak kömür olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ki bu sadece elektrik için geçerli. Biliyoruz ki ulaşım, ısınma gibi pek çok farklı ihtiyaç için de enerji şart. Enerji üretimine genel olarak bakıldığında da ilk sırada petrol yer alıyor. Kısacası enerji üretiminde yenilenemeyen enerji kaynakları olan fosil yakıtlara bağlı bir haldeyiz. Oysa ki bu kaynakların da yaklaşık 30 ila 50 yıl arasında tükeneceği öngörülüyor. Ayrıca fosil yakıt bağımlılığından kaynaklı iklim krizinin başlıca sebebi olan sera gazı emisyonunun günden güne artması kaçınılmaz. 


Peki, yaşam koşulları ve üretim için bu denli kaynak kullanılırken tüketimde durum ne? Maalesef tüketim aşamasında da durum, hiç iç açıcı değil. BM 2024 Gıda İsrafı Raporu’nda da belirtildiği gibi sadece 2022 yılında dünyada 1,05 milyar ton gıda israf edildi. Bir kişinin yıl içerisinde israf ettiği gıda miktarı ise ortalama 79 kg. Üstelik gıda üretiminde kullanılan enerji ve su kaynakları da düşünüldüğünde israf edilen her bir gıda, aynı zamanda diğer kaynakların da boşa gitmesine sebep oluyor. 


Yani günümüzde kurduğumuz modern yaşamın sonsuz arzusu, mevcut kaynakların sonunu getiren en büyük sorun. 


Ne Yapmalıyız?

 

Verilerden de anlaşıldığı gibi artık dünyayı yani bizleri bekleyen tehlike çok da uzak değil.   Peki ne yapmalıyız? 


İlk olarak belki de fark etmeden yaptığımız her davranışın, sadece bizi değil, dünyanın geleceğini de etkilediğini kabul etmeli ve gündelik yaşantımızda sık sık bu gerçeği hatırlamalıyız. Ardından bu farkındalığı, alışkanlıklarımızı değiştirerek besleyebiliriz. Yani, modern yaşamın hayatımıza entegre ettiği sınırsız tüketim alışkanlığına karşı daha sürdürülebilir bir tüketim alışkanlığı benimseyebiliriz. 


Unutmayalım ki tüketim alışkanlıkları değiştikçe üretim sistemlerinde de değişim kaçınılmaz. Çünkü talep, arzı doğurur. Eğer talep değişirse arz da değişir. Bu nedenle bireysel bir karar, büyük değişimler meydana getirebilir. 


Sen de dünyanın geleceği için kalıcı çözümler arıyorsan “Yeteri Kadar En Doğru Karar” diyerek israfa karşı başlattığımız hareketin bir parçası olabilirsin.

Öne Çıkan Yazılar
10-12-2024

Teknoloji Çağında Sürdürülebilir Tüketim Mümkün mü?

Teknoloji, günümüz dünyasının ayrılmaz bir parçası. Çünkü artık pek çok gelişim ve değişimin temeli, teknolojiye dayanıyor.
10-12-2024

Azalt, Yeniden Kullan, Geri Dönüştür: Döngüsel Ekonomi

Üretim döngüsünün en önemli parçası olan hammadde, tüketim kavramıyla da doğrudan bağlantılı.
10-12-2024

Ben Ne Yapabilirim Deme: Evlerde Atık Yönetiminin Önemi

Kent yaşamının, zorlukları kadar kolaylıklarının da olduğunu söylemek mümkün. Çünkü taşra hayatının aksine kentlerde farklı imkan ve seçeneklere hızlıca ulaşabiliriz. Ancak bu hız ve seçenek fazlalığının doğurduğu büyük bir sorun var: Bu denli kalabalık kentlerin oluşturduğu atıklar…
24-12-2024

İleriyi Görmek İçin Geriye Bakmak: Daha İyi Bir Gelecek İçin Değiştirebileceğimiz 3 Davranış 

Hayatı en iyi şekilde sürdürmemiz için çeşit çeşit nimetlerle dolu dünya içinde kaynakların sınırlı olduğunu unutturacak kadar zenginlik barındırıyor. Sonsuz olmayan bu hediyeleri koruyup sonraki nesiller için geleceğe taşıma sorumluluğu da biz insanlara düşüyor.